Ey aşk!
Nasıl bir duygu seli bu yaşattığın? Nasıl bir bilinmezlik..
Heyecan verirsin durgun hayatlara ilk önce..Kalbin atışlarının hızlanmasıyla başlar hayatın nasıl hızlı ve bir o kadar da güzel geçeceği artık..
Yaşanmamış tüm güzellikleri altın bir kasede sunarsın önümüze.İçinde de sevginin en alası, biraz heyecan, biraz mutluluk, bazen biraz gözyaşı, sevgi, sadakat..ve yaşanmayı bekleyen tertemiz duygular...Adına da 'aşk' denir işte, 'bu benim' dersin sonra karşımıza geçip..Beni yaşamayı bilene..
Acı tarafınıda tattırırsın ama yüreklere..Sarhoş edersin ya adamı ilk önce; körleşir gözler, hisler, duymamaya başlar kulaklar.Ayılmaya başladıkça; acı bir tattır ki yakmaya başlar yüreği....Yavaş yavaş 'bu da benim acı yüzüm' dersin, dedirtirsin..İsyanlara sürüklersin yürekleri. Yaralar bağlatırsın aşk sarhoşu yüreklere, gözyaşlarını da hediye edersin ki daha çok acıtsın diye..
Hep de masum yürekleri vurursun ama..İster acıt, ister güldür; sensiz çekilmez hale getirirsin hayatı. Aslında büyük bir hediyesin yüreklere..İş seni yaşamayı bilmekte ve öğrenmekte..
Ve sen var ya aşk; herşeyi yaşatır, en olmazları bile oldurtursun yüreklere..
Ey aşk! Sen nelere kadirsin!
Ve iyiki hayata anlam katan en önemli şeylerden birisin..
Burcu Özdamar